Tatlı Bir Kaçamak



Var mısınız bugün bir kaçamak yapalım… Yediden yetmişe herkesin bayıldığı ve vazgeçemediği tatlılar, geçmişten günümüze de sofralarımızdaki önemini hala korumakta. Bazen bir 5 çayında, bazen yemeklerden sonra, bazen acı bir kahvenin yanında, bazen de en özel günlerimizde lezzetleri ve farklı dokularıyla eşlik etmekte bizlere… Şerbetlisinden sütlüsüne, cevizlisinden fıstıklısına, çikolatalısından meyvelisine, sanki hepimizi bir arada buluşturmak istercesine yüzlerce lezzet sunuyor…

Gelin şimdi aklımıza geldiğinde ağzımızı sulandıran lezzetlere yolculuk yapalım…




Baklava: Baklava sözcüğü eski Türkçe’de baklağu veya baklağı olarak geçer. Aynı zamanda “baklava” isminin Moğolca ‘bağlamak, sarmak’ anlamına gelen bayla- sözcüğünün üstüne Türkçe olan fiil eki -v getirilerek türetilmiş olabileceği de birçok kaynakta belirtilmiştir. Baklavanın kökeni bulunamasa da günümüzdeki klasik baklava diye tanımlanabilecek gösterişli ve ince şeklini Osmanlı döneminde aldığı tüm kaynaklar tarafından kabul edilir. Baklava ile ilgili en eski Osmanlı kaydı, Fatih dönemine ait Topkapı Sarayı mutfak defterlerindedir. Bu nedenle şerbetli ve kuru olarak yapılan fıstıklı, cevizli, sütlü, sarma gibi birçok çeşidi bulunan baklava padişah tatlısı olarak bilinir.

Ülkemiz Gaziantep baklavası ile ünlüdür. Baklava hamurunun ince açılması, baklavanın içindeki malzemenin bol olması, kat kat oluşu, çıtırtısı ve ağzımızda dağılması benzersiz bir haz verir. Bunu artırmak istiyorsanız baklavayı, altı damağınıza gelecek şekilde yiyin…




Tulumba Tatlısı: Bu tatlı adını yapılış yönteminden alıyor, çünkü ince bir hortumun yani tulumbanın içinden sıkılan hamurla yapılıyor. Osmanlı geleneğinde mutlu ve hüzünlü anlarda her vesile ile sunulan; ikram kültürümüzün tercih edilen lezzetlerinden biri olmuştur. Balkan kültüründen Osmanlı saray mutfağına giren tulumba tatlısı, saray helvahanesinde yapılan 70 civarında tatlı çeşidi arasında önemli bir yere sahip olmuştur.

Şerbetli tatlı denince aklımıza ilk gelen tatlılardandır. Tırtıklı yapısı ve daha çıtır olmasıyla diğer şerbetli tatlılardan ayrılır. Uygun fiyatı ile daha çok tüketilmesinin yanı sıra lezzetiyle de tercih sebebi olan tulumba düğün ve cemiyet yemeklerimizin vazgeçilmezidir. 




Yaş Pasta:  12.yy sonlarına kadar dayanan tarihsel geçmişe sahip bu ürün aslında ekmeklerin üzerinde oynamalar yapılarak ortaya çıkmış olsa da, asıl gelişimini ve bugünkü tüketim halini keklerin geliştirilmesiyle yakalamıştır. Keklerin tarihi ise, Antik çağlara dayanmaktadır. İlk yapılan kekler şimdikilerden farklı, balla yapılan ekmeklere benziyorlardı. Fırında pişirme tekniklerini geliştiren ilk medeniyet ise, Antik Mısırlılar olmuşlardır. 13.yy'da ise İngilizler kek "CAKE" sözcüğünü kullanmaya başlamışlardır. Modern keklerin, diğer bir deyişle pastaların 17.yy'da Avrupa'da pişirilmeye başlandığı belirtilmiştir. Tarihte pastanın yeri Fransız İhtilalı döneminde önem kazanmıştır. Sebebi ise, 1789 yılında Fransız Devrimi tüm hızıyla cereyan ederken Paris’teki yoksullar ayaklandılar çünkü yiyecek ekmekleri yoktu. Bu sırada Kraliçe Marie Antoinette “ekmek bulamayanlar pasta yesin” şeklindeki öneriyi ortaya attı. Fransız devrimi ile beraber yalnızca kraliyet sarayında çalışan pastacılar işlerini kaybedince, Fransa'nın farklı bölgelerinde dükkânlar açtılar ve pastacılığı yaymaya başladılar.

Bu lezzet daha sonra geliştirilerek geniş bir ürün yelpazesine sahip oldu. Genellikle doğum günleri, yıl dönümleri, sevgililer günü gibi çeşitli nedenlere dayandırılarak tüketilse de arada bir bahanesiz de tüketenlerimiz yok değil. Krokanlı, karamelli, çikolatalı ve meyveli olmak üzere daha pek çok çeşidi olan yaş pastanın yerini kimseye devretmeyeceği kesin!




Cheesecake: Cheesecake’in anavatanı New York olarak bilinir, fakat cheesecake serüveni çok uzun seneler öncesine dayanır. Cheesecake Yunanistan’ın SAMOS adasından çıkmıştır. Yunanlar cheesecake’i bir enerji kaynağı olarak görür, hatta olimpiyatlarda atletlere cheesecake yedirilirdi. Roma İmparatorluğu’nun Avrupa’yı fethetmesiyle Avrupa da cheesecake’le tanışmış oldu. Tabi tarifler de ülkeden ülkeye yayıldı. Her ülkenin yeme içme kültürü farklı olduğundan cheesecake tariflerinde hep değişiklikler oldu. Cheesecake’e krem peynir eklemeyi ise Amerikalılar buldu.

Sadece dünyada değil ülkemizde de adını duyuran cheesecake dokusu ve tadıyla büyülüyor. Her ne kadar bir pasta gibi görünse de pasta değil kek türleri içinde yer alır. İlk zamanlar sade olarak sunulan bu tatlı, gelişen gastronomi ile birlikte limonlu, frambuazlı, çilekli vs olarak çeşitlendirildi ve birçok damağa hitap etmeye başladı.




Medovik: Medovik mi? Bu da ne? Hayran bırakacak görüntüsü ile medovik ballı bir Rus pastasıdır. Med Rusçada bal demek, medovik adı da buradan geliyor. Tarihçesi ise biraz ilginç; 1820’lerde Çar 1. Alexander'ın eşi için, mutfağa yeni gelen şefin maharetlerini ispatlamak için yaptığı bir pasta bu. Oysa Çariçe bal yemiyor. Çariçe pastayı o kadar beğeniyor ki malzemeler arasında bal olduğunu öğrenmesine rağmen şefe kızacağına onu ödüllendiriyor. O günden sonrada sarayda her davet sofrasında Medovik başköşede yer alıyor.

Yapımının bizim yaş pastamıza göre daha zahmetli olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Sadece sunum ve lezzeti değil geleneksel yöntemler ve malzemelerle hazırlanıyor olması da diğer bir ayrıntı ayrıca besleyici ve doğal. Her bir katı ayrı ayrı pişiriliyor ve arasına krema ve bal eklenerek pasta yapılıyor.  Ülkemizde yeni olmasına karşın her geçen gün sevdalısı artıyor. Harcanan bunca emek için denemeye değer!




Makaron: Aslında makaronun hikâyesi İstanbul’un Fethi‘ne dayanıyor. 1453’te İstanbul’un düşmesiyle Avrupa’ya deniz yoluyla kaçanlar sayesinde bademler Suriye’den Avrupa’ya taşınıyor. Böylece badem ve badem unu ilk olarak İtalyan Mutfağı’na giriyor. 1500’lü yıllara kadar badem tatlı yapımından daha çok, kuru yiyeceklerin içine katkı malzemesi şeklinde kullanılıyor. Makaron ismi ise İtalyanca bir kelime olan “macaroni” ya da “maccherone”den geliyor ve bu kelime “badem unu eklenmiş oldukça benzer bir tarifle hazırlanan” kurabiyeler için kullanılıyor.       

Makaron denince aklımıza rengârenk ve minik atıştırmalıklar geliyor ama yapımı oldukça uzun ve zahmetli.  İçindeki toz badem ile lezzetini katlayan makaronu yiyenler bir tane ile yetinemiyor. Çikolatalısı, frambuazlısı, kahvelisi, çileklisi, limonlusu ve daha nice tatlar ve renkleriyle Fransa’dan tüm dünyaya yayılan bir lezzet makaron.




Cupcake: Geçmişi 1796 yılına kadar dayanıyor. O yıllarda Amerika’da ilk kez ‘küçük kaplarda pişirilen hafif bir kek’ olarak adlandırılmışlar. Daha sonra, 1828 yılında bir pasta kitabında cupcake olarak adlandırılması ile adını sabitlemiş.

Minik kâğıttan kaplar içerisinde minik kekler… Süslenmesi ve kullanılan malzemeler çok renkli ve eğlenceli görünüyor…  Şimdilerde cupcakeleri birleştirip pasta dahi yapıyorlar ve parça parça olması da istenilen şeklin elde edilmesinde fayda sağlıyor. Özellikle New York’ta bir akım haline gelen cupcake tüketimi ülkemizde de giderek yaygınlaşıyor.




Ezme: Badem ezmesi Edirne mutfağının çok özel bir lezzetidir. Yörenin meşhur bademlerinin Osmanlı mutfağından devşirilmiş geleneksel tariflerle tatlı, kurabiye ve helvalarda kullanıldığı bilinir.

Bademli, fıstıklı, hindistan cevizli ve meyveli ezme başta olmak üzere birçok çeşidi bulunan ve ağızda dağılan lezzetiyle bizleri baştan çıkaran ezme Osmanlı’dan günümüze kadar gelen helva çeşididir. Evet, yanlış duymadınız, ezme bir helva.




Güllaç: Güllaç bundan yaklaşık 600 yıl önce Osmanlı zamanında yaşayan insanların mısır nişastasını saklama çabasıyla ortaya çıkmıştır. Çuvallarla alınan nişasta bozulmasın, böceklenmesin, rutubetten zarar görmesin diye nasıl saklanacağı düşünülürken akıllara biraz un ve suyla karıştırıp yufka şekli vererek saklamak gelir. Bu sayede nişastanın uçuşup dağılmayacağı ve daha geç bozulacağı düşünülür. Adı içindeki gül suyundan dolayı " güllü aş" iken zamanla güllaca dönmüş. 

Güllacı unutacağımı düşünmediniz umarım. Ramazan aylarının vazgeçilmezi, gül suyu ile farklı bir lezzet katılan güllaç; protein, B ve E vitamini içerdiği için bağışıklık sistemini kuvvetlendiriyor. Oruç nedeniyle düşen kan şekerinin normal seviyeye gelmesine yardımcı olduğu ve hafif bir tatlı olduğundan mideyi rahatsız etmediği için Ramazan’da daha çok tercih ediliyor.




Bomba: İzmir’de bir bomba patladı ama korkmayın kimse yaralanmadı hatta herkes daha da mutlu oldu, özellikle de çikolata severler… Bomba ilk çıktığı günden beri bizler farkında olmadan lezzetinin çekimine girdik. Neden mi bu kadar sevdik? Belki incecik hamuru, belki de o hamurdan ısırınca taşan bol çikolatası bizi tutkunu etti. Yoğun çikolata lezzeti sebebiyle bir yiyenin bir daha vazgeçemediği İzmir Bomba Tatlısı, İzmir’de en çok tercih edilen tatlılar arasında yer alıyor. Eş dost ziyaretine giderken artık bize bomba getir diye sipariş alır olduk. Sıcakken ayrı soğukken ayrı bir lezzettir bomba. İzmir denilince akla gelen boyoz, gevrek, kumru ve midyenin yanında kendine bir yer edinmeye başladı bile. Sosyolojik olarak kesemize fazla dokunmadan bizleri psikolojik olarak tatlıya doyuran bomba ile hadi TATLI BİR KAÇAMAK yapalım… 



Farklı ve Mutlu Anlar İçin

www.yılbaşıetkinlik.com